vwtr.net

Serbest Forum => Sohbet => Konuyu başlatan: Bugia35 - 14 Mart 2008, 21:36:50

Başlık: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: Bugia35 - 14 Mart 2008, 21:36:50
(http://img413.imageshack.us/img413/157/41196.jpg)

M.Akif ne güzel ifade etmiş Çanakkale destanını....

ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya -

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde - gösterdiği vahşetle "Bu: bir Avrupalı"

Dedirir - yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklîmi cihânın duruyor karşında;

Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk.

Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ...

Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ!

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil,

Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil,

Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.

Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...

Medeniyet denilen kahpe, hakîkat, yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,

Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı:

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam;

Atılan her lâğımın yaktığı: yüzlerce adam.

Ölüm indirmede. gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vâdîlere sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,

Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!..

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat imân?

Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm?

Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,

Beşerir azmini tevkîf edemez sun'-ı beşer;

Bu göğüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi;

"O benim sun'-ı bedîim, onu çiğnetme!" dedi.

Âsım'ın nesli... Diyordum ya... Nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.

Şühedâ gövdesi, baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne Güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!..

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...

Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni târîhe!" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb.

Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.

"Bu, taşındır" diyerek Kâbe'yi diksem başına;

Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle,

Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvizeni lebrîz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...

Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana.

Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini;

Şarkın en sevgili sultânı Selâhâddîn'i,

Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayrân...

Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran;

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;

Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehîd oğlu, şehîd isteme benden makber,

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: Halil Kara - 14 Mart 2008, 23:01:27
Tesekkur ediyorum.Bugunu unutmayan unutturmayan herkese...
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: volksport - 14 Mart 2008, 23:47:27
İstanbul Bakırkoy ilçesi sakinlerine bu gece Çanakkale için Bakırkoy Belediyesi otobüs hazırlayıp gezi düzenliycekti,yarın tum gun boyunca tur surucekti,okul nedeni ile kısmet olmadı, evdekiler yola cıkmaya hazırlanıyodur, Gitmeyi çok istiyodum ama yine kısmet olmadı, seneye kaldı. :(

Bir belediye tarafından duzenlenmesi guzel bir olay

Çanakkale Zaferi 18 Mart 1915
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: Firestarter - 15 Mart 2008, 00:45:25
Çok güzel gerçekten. Hatırlattığın için saol.
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: corrado_g60 - 15 Mart 2008, 01:00:47
Tesekkur ediyorum.Bugunu unutmayan unutturmayan herkese...

+ 842
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: Ouzoo - 15 Mart 2008, 01:25:00
Çanakkale zaferi denince içim ürperiyor.Herşey için ne kadar teşekkür etsek az Ahmetlere Hasanlara.Çok şey borçluyuz onlara.Umarım onların kazandığı bu zaferi yaban ellere bir karış bile teslim etmediği bu ülke topraklarınının hakkını verebiliyoruzdur.NE MUTLU TÜRKÜ DİYENE.Umarım bu linki paylaşmamın bir kusuru olmaz, ki olmadığını düşündüğümden sizlerle paylaşıyorum..
Çanakkale Marşı:
http://www.mudafaai-hukuk.com.tr/mp/3-canakkale.mp3
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: nizam - 15 Mart 2008, 09:19:58
+ 842


+1453

Teşekkürler anlatılmayacak kelimelere sığdırılmayacak bir destan....

biz ne şanslıyız ki böyle bir ceddin torunlarıyız.. :'(

saygıyla anıyoruz ruhları şaad olsun.. :-[
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: Bugia35 - 15 Mart 2008, 11:54:54
(http://img86.imageshack.us/img86/3306/canakkale000copyui5if3.jpg)
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: vw6n - 15 Mart 2008, 13:58:02
Arkadaşlar gitmeyen varsa mutlaka gitsin oraları bir gezsin insanın tüyleri ürperiyor çok duygulanıyor insan.
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: nizam - 16 Mart 2008, 01:53:41
Bir insan düşünün ki annesi babası karısı çoçukları için canını gözünü kırpmadan verebilir, ama çanakkale harbinde sehit olan atalarımız hiç birimizi tanımadan ne olacağını düşünmeden en önemlisi acaba sorusunu sormadan gözlerini kırpmadan Şehadet şerbetini içmişlerdir, bilemedikleri göremedikleri insanlar içim bunu yapmışlardır biz bu hakkı nasıl öderiz bunuda düşünmek lazım... :-X
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: Bugia35 - 23 Mart 2008, 11:38:15
(http://img523.imageshack.us/img523/3069/denizkaplancanakkalegecql5.jpg)
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: Bugia35 - 17 Mart 2010, 19:42:04
yarın çanakkale şehıtlerımızı anma gunumuz...

RUHLARI ŞAD OLSUN......
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: Bugia35 - 17 Mart 2010, 21:25:38
(http://img246.imageshack.us/img246/6920/324aw.jpg)
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: Bugia35 - 17 Mart 2010, 21:27:12
(http://img694.imageshack.us/img694/2986/497ra.jpg)
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: Bugia35 - 17 Mart 2010, 21:28:40
(http://img510.imageshack.us/img510/2699/kalpsizmisimkale1tb.jpg)
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: suskun - 17 Mart 2010, 21:36:49
(http://img709.imageshack.us/img709/4135/5c1f3c9dcd669e8b3598823.jpg) (http://img709.imageshack.us/i/5c1f3c9dcd669e8b3598823.jpg/)
(http://img651.imageshack.us/img651/2671/canakkale1.jpg) (http://img651.imageshack.us/i/canakkale1.jpg/)
(http://img641.imageshack.us/img641/1065/canakkale.jpg) (http://img641.imageshack.us/i/canakkale.jpg/)

tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun..
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: car wolf - 17 Mart 2010, 21:41:35
birde şimdiki nesile bak vatana bak millete bak halka bak nerden nere ozamanlar korunacak sahip çıkılacak bir vatan vardı aynı namus gibiydi ama şimdi kimlerin umrunda ??? ya belki kızıcaksınız ama şuan şehit olanlar hangi vatan için şehit oluyor aga vatanmı kalmış ortada  satmadıkları yer kalmadı millet gül gibi geçinirken sen osun sen busun dediler 2-3 yılda ayırdılar herkesi kendileri çizip kendileri oynuyorlar oyunları , bu vatan için kim canını vermediki ve hala vermeye hazır olanlar var onlarca, savaşta olan Kadınlarımız , cocuk yaşta olan gençlerimiz ve dedelerimizin ruhları şad olsun saygı ile anıyorum herşey vatan için ;) belki şu 70-80 milyon arasında fazla olmasakta genede vatanı korumaya çalışıcaz kimselere yar etmicez saygılar.... :saygılar :tamamdir
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: suskun - 17 Mart 2010, 22:09:14
(http://img684.imageshack.us/img684/6381/13045179165981729174688.jpg) (http://img684.imageshack.us/i/13045179165981729174688.jpg/)
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: car wolf - 17 Mart 2010, 22:21:36
offf oofffff ne olucak bu vatan  ???
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: ozmo - 18 Mart 2010, 09:40:37
Mehmet Âkif'i şaşırtacak benzerlik

Milli şair Mehmet Âkif'e soruyorlar, “Tarih tekerrür eder mi?” Şair şöyle yanıt veriyor: “Hiç ibret alınsa tekerrür eder mi?” Mehmet Âkif bugün hayatta olsaydı, son yıllarda yaşadığımız olaylar hakkında ne düşünürdü? Ergenekon soruşturması, darbe iddiaları, ıslak imza, kozmik oda, Balyoz planları, EMASYA tartışmaları vs... Şair kuşkusuz derdi ki, “Ama biz bunların benzerini aynen yaşadık.” Nasıl mı? Okuyacağınız bugün yaşadıklarınızdır...

KAFAMIZI Türkiye topraklarına sokarak olan biteni anlamamız zor.
Dünyaya bakacağız; bir yaprak kımıldasa, bunun rüzgârının Türkiye'ye etkisini analiz etmeye çalışacağız. İşte o zaman çok karışık gibi gelen meselelerin ne kadar basit sebepleri olduğunu kavrayabiliriz.
Gelin, Mehmet Âkif'in yaşadığı 20'nci yüzyıl başına gidelim. Tarihin tekerrür edip etmediğine bir bakalım.
Biliyoruz ki büyük emperyal güçler arasındaki yeni sömürge pazarlarını kapma mücadelesi, Birinci Paylaşım Savaşı'na/Birinci Dünya Savaşı'na neden oldu.
Osmanlı bu savaştan yenik çıktı.
Galiplerin arasında en güçlü olan İngilizlerdi.
İngilizler, Mezopotamya, Suriye ve Arabistan'ı Osmanlı'dan koparıp almak istiyordu. Kurmayı planladıkları kukla devletler arasında Ermenistan ve Kürdistan da vardı.
Osmanlı idari yapısını, milliyet esasına göre parçalayıp federatif hale getirmeyi planladılar.
Siyasi emellerinin yanında İngilizlerin, iktisadi amaçları da vardı. Birinci Dünya Savaşı başında Osmanlı'nın tek yanlı olarak kaldırdığı kapitülasyonları yeniden uygulamak istiyorlardı.
Osmanlı maliyesini tümüyle Düyun-u Umumiye'nin denetimine vermek amacındaydılar.
İngilizler biliyordu ki, Osmanlı siyasi yaşamında İttihatçılarla birlikte ordunun da büyük etkisi vardı. Ordunun siyasal düşüncesi belliydi; milliciydi.
O halde tüm bunları yapabilmeleri için ordudaki ulusçu/milliyetçi komutanların tasfiyesi gerekiyordu.
Önce bir kurnazlık yaptılar:
Bir süre İttihat ve Terakki Hükümeti'yle çalıştılar. Ağır şartları onlara kabul ettirip, nüfuzlarını kırıp, bir daha iktidar olma olanağını ortadan kaldırmak için!
Tam başarılı olamadılar.
İçinde İttihatçıların bulunduğu İzzet Paşa Hükümeti'ne ağır şartları kabul ettiremediler; ancak bazı tavizler koparabildiler.
Bunlardan en önemlisi Mondros Ateşkes Antlaşması'ydı. İngilizler, savaşta Hamidiye zırhlısıyla olağanüstü başarılar kazanan Rauf (Orbay) Bey'in imzaya gelmesini özellikle istediler. Başarılı komutanları halkın gözünden düşürmek istiyorlardı. Sonra tutuklayacaklar, sürgüne göndereceklerdi. Hepsini adım adım yapacaklardı...

Darbe iddiasıyla başlayan tutuklamalar

İngilizler, İttihatçıları kolay kullanamayacağını anlayınca, sertleşme politikası güttüler. Bunda İttihatçılara kin duyan Sultan Vahdettin'in de etkisi vardı.
Sultan Vahdettin, İngilizlerin tertiplediği gerici 31 Mart (1909) olayının hazırlayıcılarından Derviş Vahdeti'nin kurduğu İttihat-ı Muhammedi Cemiyeti'nin üyesiydi.
Bir dönem perde arkasındaki ilişki artık açıkça ortadaydı. Vahdettin, İngilizlerin desteğiyle iktidarını güçlendireceğini ve düşman gördüğü ulusalcılardan tamamen kurtulacağını düşünüyordu.
Bu nedenle İngilizleri de arkasına alarak İttihatçı hükümeti yıkıp, Tevfik Paşa Hükümeti'ni kurdurdu.
Şimdi sıra İttihatçıların cezaevlerine tıkılmasındaydı.
İngiliz ve Saray ittifakının elinde önemli bir gerekçe vardı: Savaş dönemindeki Ermeni ve Rum tehcirleri.
Tehcir kararının altında imzası olan-olmayan tüm İttihatçılar cezalandırılmalıydı. 2500 kişilik bir tutuklama listesi hazırlandı.
Ama önce...
Meclis feshedildi. Basına sansür getirildi. Harp divanı kuruldu.
Ve ardından gözaltılar, tutuklamalar başladı. Bunlar kısa sürede “cadı avına” dönüştü.
Yeniden kurulan liberal-dinci ittifak partisi Hürriyet ve İtilaf, daha çok kişiyi tutuklamadığı için hükümeti uyuşuklukla itham eden bildiri yayınladı.
Bu partinin yayın organı Peyam, Sabah ve Alemdar gazeteleri, daha çok İttihatçının tutuklanması için var gücüyle çalıştı. Sürekli hedef gösterdiler; İttihat ve Terakki'nin hemen kapatılmasını; partinin ileri gelenlerinin hemen tutuklanmasını istiyorlardı.
Tehcire izin veren Diyarbakır Valisi Dr. Reşid'in cezaevinden kaçması bu çevreleri daha da saldırganlaştırdı. Yaptıkları mitingle bu kaçışı protesto ettiler.
Sonunda bu kaçışla ilgili inanılmaz bir iddiayı ortaya attılar:
İttihatçılar darbe yapacak!
Vahdettin'in has paşası Ömer Yaver Paşa, İstanbul'daki İngiliz Yarbay Murphy'ye giderek, darbe olacağını, aman İstanbul'dan ayrılmamalarını rica etti. Murphy, Osmanlı paşasını gülerek dinledi.
Zavallı Yaver Paşa bilmiyordu ki, bu iddianın ortaya atılmasını sağlayanlar İngilizlerdi.
Darbe iddiaları üzerine yeni bir tutuklama dalgası başladı; 30 kişi daha sorgusuz sualsiz cezaevine konuldu.
Milli Kongre'nin başkanı Dr. Esat (Işık) gibi saygın ulusalcılar gece yarıları pijamaları, terlikleriyle evlerinden alındılar.
İttihat ve Terakki'nin tüm mallarına el konuldu.
Sonra sıra subaylara geldi.
İngilizler savaş tutsaklarına eziyet ettikleri iddiasıyla 23 subayın hemen tutuklanmasını istedi.
Ordunun önde gelen isimleri tutuklanınca, İngilizler bu kez bazı kurumların “darbeyi planladıklarını” gündeme getirdi.
Bunların başında Enver Paşa'nın kurdurduğu istihbarat örgütü Müsellah Müdafaa-i Milliye vardı. Savaş döneminde İngilizlere zorluklar yaşatan Osmanlı istihbarat örgütü küçültülüp etkisizleştirilerek Harbiye Nezareti'ne bağlandı.
Osmanlı'nın deniz kuvvetlerini güçlendirmek için kurulan Donanma Cemiyetleri Bahriye Nezaretleri'ne bağlandı.
Jandarma, ordudan koparılarak Dahiliye Nazırlığı çatısı altına sokuldu.
İleride tehlikeli olacağı düşünülen genç mektepli subayların rütbeleri indirildi. Amaç, istifaya zorlamaktı.
İttihatçılar döneminde emekli edilen alaylı subaylar tekrar orduya alındı. Etkin görevlere getirildi. Emekli askerlerin kurduğu Nigehban Cemiyeti, basına verdikleri demeçlerde mektepli subaylara ağır hakaretler ettiler. Hukuk-u Beşer Gazetesi mektepli subaylar için “Haydut Başları” başlığını bile atacak kadar ileri gitti.
İngilizler, Tetkik-i Hesabat ve Seyyiat Komisyonu kurdurarak, Harbiye Nezareti'nin kozmik odalarına girip tüm belgelerini didik didik ettirdi.
Amaçları belliydi, orduyu küçültmek, halk üzerindeki etkinliğini kırmak.
Orduyu sadece iç güvenlik örgütü olarak polis, jandarma ve muhafız kıtaları seviyesine getirmek istiyorlardı.
Bu arada İngilizler ile Fransızlar arasında Jandarma'nın yönetimi kimin kontrolünde olacak tartışması çıktı.
İnanması güç ama Saray'ın bırakın bunlara karşı çıkmasını, Vahdettin ve Damat Ferid Paşa ikilisi, ordu komutasını İngiliz subaylarına verme talebinde bile bulundular. İngilizler reddetti.

Güvenilir başsavcı aranıyor

Dönemin partisi Hürriyet ve İtilaf idi.
Ülkenin dört köşesinde şubeler açan bu liberal-dinci ittifak partisi, artık hükümet olmak istiyordu. Ve nihayet, 4 Mart 1919'da Damat Ferid Paşa başkanlığında hükümeti kurdular.
Bu hükümete, İngiliz ajanı Hüseyin Hilmi'nin gazeteci dostlarıyla kurduğu Sosyalist Fırka da destek verdi!
Damat Ferid Paşa hükümetinin ilk yaptığı icraat, ulusalcıları yargılayan Divan-ı Harp mensuplarına yüksek maaş ödemek oldu.
Bu arada Divan-ı Harp'in üyeleri sürekli değişti. Damat Ferid Paşa, Takvim-i Vekayi Gazetesi'ne “güvenilir bir başsavcı bulmakta zorlandıklarını” açıkladı.
Yeni hükümetle birlikte yandaş medyadaki “Tutuklayın”, “Kapatın”, “Neden cezalandırmıyorsunuz” yayınlarında artış oldu.
Alemdar gibi yandaş gazeteler, “Sehbalar bile bu adamlara layık değildir; kafalarının koparılması gerekir” diye yazdı.
Liberal gazeteciler, Alemdar'da Refii Cevat (Ulunay), Peyam'da Ali Kemal “daha ziyade şiddet” diye makaleler kaleme aldılar. “Bu adamlar için ölümden daha hafif ceza aklımıza gelmiyor” diye yazdılar.
Kamuoyu oluşturulduktan sonra istekleri yerine getirildi.
Ermeni tehcirinde kusurlu bulunan Yozgat Mutasarrıf Vekili Kemal Bey idam edildi.
Fakat umulmadık bir olay gerçekleşti; yandaş medyanın “cani” olarak gösterdiği Kemal Bey'in cenazesine on binler katıldı.
Hükümet cenazeye gidenler hakkında soruşturma açtı, içlerinde toplumun çeşitli katmanlarından doktor, tıp öğrencisi, subay, imam, tekke şeyhinin de olduğu bazı kişiler tutuklandı. Üsküdar mevki kumandanı cenaze törenini dağıtmadığı için görevinden azledildi.

Eski defterler açılıyor

İngilizler gündemi hep sıcak tuttu. Tehcir ve darbe iddiaları gündemden düşünce hemen yenisi bulundu; “eski defterler” açıldı. Örneğin, intihar eden veliaht Yusuf İzzeddin Efendi'yi Enver Paşa'nın öldürttüğü iddia edildi! Adliye Nazırı Sıtkı Bey hemen soruşturma açtırdı.
Bu olay sıcaklığını kaybedince hemen yeni bir gündem yaratıldı:
Sultan II. Abdülhamid tahtan indirildiğinde, içinde 1 milyon liralık mücevher bulunan çanta kaybolmuştu. Çantanın peşine düşüldü.
Ayrıca Yıldız Sarayı'nı kimlerin yağma ettiği konusunda spekülasyonlar yapılmaya başlandı.
Partiler, gazeteler bu suni gündemlerle oyalanırken, İngilizler emellerini tek tek gerçekleştirdi. Kapitülasyonları yeniden uygulamaya koydu. Osmanlı maliyesini tümüyle Düyun-u Umumiye'nin denetimine verdi.
İttihatçıların yerli sermaye oluşturmak için kurdurduğu milli şirketlerin bazılarını tasfiye etti; bazılarının müdürlüklerine liberal isimleri getirdi.
Levant Limited gibi şirketler kurdular; Vickers, Metropolitan Carriage, British Trade Corparation gibi şirketleriyle Osmanlı pazarına daldılar. Şirketlerde Türkçe kullanma zorunluluğunu kaldırdılar.
Türk bankalarına İngiliz denetçi gönderdiler. Denetleme işi bitinceye kadar bankaları kapattılar. Türk Milli Bankası'nı ele geçirdiler. Kendileri yeni bankalar kurdular.
Hıristiyanlara ait “emval-i metruke” sayılarak satılan mallar gibi birçok konu gündeme getirildi.
Sultan Vahdettin o aralar Toros Tüneli'ne kafayı takmıştı. Tüneli yapmak için anlaşma yaptığı Alman ve Avusturyalılar kaçmıştı; “Ah İngilizler şu tüneli bir yapsa” diyordu. Tünel yapılıp bitirilince ne olacaksa?
Diğer yanda...
Osmanlı münevverleri olan biteni seyrediyordu; şaşkındı. Kurtuluş “reçeteleri” arıyordu. Çoğu bağımsızlığın Batı eliyle gerçekleşeceğine inanıyordu!
Kimi ABD'nin sömürgeci olmadığına inanıp, Wilson Prensipleri Cemiyeti'ni kurdu.
Kimi kurtuluşu İngilizlerin Osmanlı yönetimine el koymasında görüp İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ne girdi.
Halkına güvenen münevver sayısı parmakla sayılacak kadar azdı...
Tüm bunlar olurken İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar Osmanlı topraklarını işgal etti.
Taktik hep aynıydı:
İngiliz basını, İzmir ve çevresinin uyduları Yunanistan tarafından ilhak edilmesi için yoğun bir “Barbar Türk” kampanyasına başladı. Bu yayınlara göre Türkler, Rumları yok etmek için gizli planlar yapıyordu!
Ve hep ekliyorlardı: “Zaten bu barbar Türkler Ermenileri de katlettiler!” Bu gerekçe Batı basınının en etkili propaganda silahıydı.
Sonra Yunanlılar İzmir'e çıktı.
Batı basını yine Türkleri suçladı: “Türkler inatçı bir direnme gösterdi!”
Peki İzmir işgali konusunda yandaş medya ne yazdı: “İngilizleri İstiyoruz.”
Bu başlığı Alemdar Gazetesi başyazarı Refii Cevat attı. Osmanlı'yı her türlü beladan kurtaran İngilizlerin, bu işgalden de İzmir'i kurtaracağına inanıyordu!
Teali-i İslam Cemiyeti ise işgalin hemen sonrasına rastlayan ramazan ayında, bazı memurların oruç yediğine, kimi kadınların tesettüre uymadığına dikkat çekip zabıtaların daha uyanık olmasını istedi.
Saray ile Hükümet ise Paris Konferansı'na hangi bakanların gidip gitmeyeceği tartışmasını yaptı.
Bu arada bir “anket” yayınlandı ve Müslüman halkın yüzde 60'ının İngiliz yönetimini istedikleri ortaya çıktı!
Memnun olmayan birileri vardı: Mustafa Kemal ve bir avuç arkadaşı.
Samsun'a çıktılar.
Onu kısa bir süre sonra Mehmet Âkif gibi yurtseverler takip etti.
Şimdi Mehmet Âkif hayatta olsaydı ve Türkiye'nin yaşadığı son yıllardaki olayları görseydi ne söylerdi acaba?
Hiç ders alınsa tarih tekerrür eder mi?”
Soner Yalçın

not:bu anlamlı günde anlayacak olanlar tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun Rabbim onlara gani gani rahmet eylesin
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: mertkoray - 18 Mart 2010, 09:42:48
Çanakkale Zaferimizin 95. yılında, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu güzelim vatanı b...izlere kanlarıyla emanet eden şehit ve gazilerimizi rahmetle ve saygıyla anıyoruz...
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: nizam - 18 Mart 2010, 10:13:16
Çanakkale Zaferimizin 95. yılında, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu güzelim vatanı b...izlere kanlarıyla emanet eden şehit ve gazilerimizi rahmetle ve saygıyla anıyoruz...

 :sevgi:
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: serkov - 18 Mart 2010, 22:08:44
Çanakkale Geçilmedi!

1915 - 2010
Başlık: Ynt: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ..18 MART 1915
Gönderen: suskun - 18 Mart 2010, 22:09:44
Çanakkale Geçilmedi!

1915 - 2010